Türk devletinin yeni kuş tuzağı

Kuş yakalama örneği çarpıcı.. Sadece şunun bilinmesi gerekiyor;

Bu çevre başından beri Kürdistana düşmandır.  Yazar bir dönemden sonra böyle olduğunu düşünüyor.. Ama, hatırlatmalar yerinde olmuş. Evet, insanları geniş düşünmeye sevk eden bir makale..

Bu arada yazıyı okuyunca, sinekleri öldürmek için tatlı su tuzağı aklıma geldi. Uzatmadan buyrun;

Abdullah Öcalan Telefonla Kardeşi Mehmet ile görüşmüş ve biz Kürtlere şu mesajı vermiştir:

“PKK Lideri Öcalan görüşmede, 1982 yılında Neçirvan Barzani’nin babası İdris Barzani ile imzalanan 10 maddelik protokolü hatırlattı ve protokol gereğince Kürtler arasında artık kan akmayacağı ve savaşın yaşanmayacağı bilgisini paylaştı. Mehmet Öcalan, görüşmenin bu kısmını şöyle anlattı: “1982 yılında İdris Barzani ile 10 maddelik bir anlaşma yaptıklarını, Talabani’nin de bu anlaşmadan haberinin olduğunu ve bu anlaşmanın güncellenebileceğini söyledi. Neçirvan Barzani’ye, Mesrur Barzani’ye ve Talabani’nin çocuklarına selamlarını gönderdi ve şu uyarıda bulundu: ‘Şunu bilsinler Kürtlerin birliği olmazsa kimse Kürtler için bir şey yapmaz, kimseye güvenmesinler. Kürtler arasında kanın dökülmesi asla kabul edilemez; halk da biz de kabul etmiyoruz. Şayet ortada bir eksiklik varsa bunun diyalogla çözülmesi ve barışın geçekleştirilmesi gerekir.’ Kürt ulusal birliğinin büyük bir ihtiyaç olduğunu herkesin görmesi gerektiğini belirtti. Kürtler arasındaki birliğin yolunun Rojhilat, Rojava, Başûr ve Bakur’dan geçtiğini söyledi. Başkan, ‘Kürtler artık bir yerde anlaşıp aralarında bir sorun varsa bunu diyalogla çözmelidirler. Bunu yapacak olanlar da Barzani ile Talabani aileleri ve Kandil’deki arkadaşlardır. Hem Kürt halkının hem de bizim beklentimiz Kürtler arasında artık kanın dökülmemesidir’ dedi.”

Ben bu satırları okuyunca çok eskiden yazdığım bir makalem aklıma geldi, önce onu size aktarmak istiyorum:

Karda Kuş Tuzağı.

..Yığınla anım var, bilinçaltımda tazeymişçesine durur.

Ama biri var ki; yaşadığımız her dramda bilinç üstüme vurur.

Bizim oralarda kışın çok kar yağardı.

Kalınlığı bazen bir, bazen iki metre kadardı.

Bu karlı günlerde her taraf bembeyaz keserdi.

Ağaçlar bile kardan beyaz elbise giyerdi.

Ve kuşlar acıkırdı.

Bizden bir kuşak büyük arkadaşlarımız aç kuşlar için tuzak hazırlardı.

Karın ortasına bir elek biraz yan konulur, bir çubukla elek eğik tutulurdu.

Uzunca bir ip, eleği tutan çubuğa bağlanır, ipin diğer ucu pusudaki avcının eline verilirdi.

İp çekildiğinde eleğin düşebileceği yere, gübre ve buğday serpilirdi.

Aç kuşlar, karın üzerine serpilen buğdayı görünce sevinç çığlıkları atardı.

Havada pike yapıp eleğin altına konarlardı.

Kuşları yeterli gören çocuk avcı, ipi çekince, elek düşer kuşlar altında kalırdı. Bu durum karşısında biz çocuklar sevinç çığlıkları atardık.

Nefes nefese koşardık, bir kuşak büyüklerimiz bizi tutsak kuşlara yaklaştırmazdı. Onlar eleğin altında çırpınan kuşları yakalar, elleriyle kafalarını koparırlardı.

Çok iyi hatırlıyorum, karın üzerinde debelenen kafasız kuşlara bakınca ağlardım. Daha sonra, halkımın yaşadığı dramları izleyince, hep bu kuşları hatırlardım. İki ayrı makalede daha anlatmıştım Buna çok iyi bir örnek olduğu için tekrar anlatacağım. Diyarbakır zindanında açtık, vücudumuz kendi kendini yiyordu.

Esat Oktay bu durumumuzu biliyordu. Ve karşımıza geçerek açlığımıza sesleniyordu. Çavuş: “Bunlara bol bol turp, hıyar ve pide ekmek ver” diyordu. “Emredersin!” diyen çavuşun sesi, koğuşta yankılandığında bir kısım tutuklu, buğday gören kuşlar kadar seviniyordu. Esat koğuşu terk edince, komandolar ellerindeki kalaslarla koğuşu basıyordu. Ve her birimiz karın üzerinde çırpınan kuşa dönüyorduk.

Sonraki yıllarda Demirel: „Kürt realitesini tanıyoruz“ diyordu. Sevincimiz içimize sığmıyordu. Ve bu laftan sonra tam „on binlerce kişinin“ başı koparılıp atılıyordu. Şimdiki Başbakan avcılığını sürdürüyor;

 http://madiya.net/yazilar/guncel/turk-devletinin-yeni-kus-tuzagi/

Yorum bırakın