Saygı 1

(Konu hakkında bilgi sahibi olmak yaşamı kolaylaşlamasını sağlar.  Varolan toplum ve insanlar sayılmaz onun gerekleri yerine getirlemezse, ya gözler görmüyor ya da onların olduğu gibi tanınmıyor, tanıtılmak istenmiyor.!)

Saygı, özellikle Ortadoğu’da, çoğunlukla geniş kapsama alanı dışında, “şekli yönü” ön planda olan bir kavramdır. Adı çok geçer ve genelde güçle ilintilidir. Zayıfın güçlüyle arasında olan bir dinamiği vardır. Güçlünün zayıftan beklediği bir şeydir. Ve güçlünün zayıfı tolere etmesidir. Saygı iyi tanımlanmış bir kavram değildir. Ve hakiki saygıdan farklı olarak, ikiyüzlülüğün çok sık tezahür edebildiği kaygan bir zemin üzerinde durur. Duruma, zamana, hepsinden önce de kişiye göre değişkenlik gösterir.

Saygı güç ve iktidarla – yani beklentilerle ve stratejik pozisyon alışlarla –  ilintilidir çünkü güçlü olan saygıyı dayatır. Zayıf bu dayatmaya karşı koyamadığı için yelkenleri suya indirir ve güce göre pozisyon alır. Böylece saygı bir erdem olma vasfını yitirir ve stratejik eyleme dönüşür. Bu nedenle başta Ortadoğu’da, saygı formel-şekilsel bir etiket halini alır, çürür. Bu bağlamda saygı hak edilen değil, zorla elde edilendir. Yani korkuyla saygı el ele gider. Bu şekliyle saygı, bir hayatta kalma hamlesidir. Kendinden bekleneni yapmak zorunda olmaktır. Otoriteye boyun eğmektir. Hiyerarşide yerini bilmektir. Bu çürümüş sahte saygı, güçlünün güçsüze gücünü kabul ettirmesiyle ilintilidir. Güçsüzün, güçlenene dek sineye çektiği bir durumdur. Gelip geçicidir. Güçsüz güçlendiği anda, eskiden güçlü olana saygı dayatır. Böylece sahtekârlıkların bayrak yarışında yeni bir etap başlar.

Saygı Ortadoğu’da çoğunlukla eşitler arası bir durumda ortaya çıkmaz. Biat etmekle saygı duymak çoğu zaman birbirine karışmış durumdadır. Bu abartılı saygı konsepti, şahsiyetsizleştirir. İnsanlar çoğu zaman oldukları gibi görünmemeyi saygı temelinde meşrulaştırır. Karşı tarafın beklentisine göre – reflekssel – bir durumdur. Karşı tarafın beklentisine uygun davranışı sağladığı oranda başarılıdır. Ataerkil ortamlardaki baba otoritesi gibi, saygı yerini bilmek, munis olmak, karşı çıkmamak, ses çıkarmamak, kolun kırılıp yenin içinde kalmasıdır.

Saygı çoğu kez Ortadoğu’da sakız çiğnememek ve bacak bacak üstüne atmamaktır. Sesini yükseltmemektir. İtiraz etmemektir. “Siz daha iyisini bilirsiniz” demektir. Saygı, düşündüğünü ve hissettiğini söylememektir. Çoğu kez rol yapmak, olmadığı bir karakteri yaşam boyu oynamaktır. Kendi fikrine sahip olamamaktır. Olsa bile bunu yok saymaktır. Saygı bu bağlamda kendine saygı duymamaktır.

Saygı, olanı kabullenmek, payına düşene razı olmaktır. Bazen İstiklal Marşı’nda gülümsememek, bazen ayağa kalkmaktır. Saygı, Kasım’ın onunda müzik dinlememek veya Ramazan’da oruç tutuyor görünmektir. Hatta sorulan bir soruya, başını öne eğerek yanıt vermektir. Saygı, kocanın yaptığı hataya itiraz etmemek, “bence” diye bir cümleye başlamamaktır.

***

Oysa gerçek saygı bu değildir. Gerçek saygı, refleksif – karşısındakine ilişkin – bir pozisyon olamaz. Endojendir, yani içten gelir. Nereden geldiği belli değildir. Bu nedenle yaratıcının üflediği ruhla en ilintili olan erdemlerdendir. İçimizden geldiği için saygı duyarız. Gerçek saygıdan bahsediyorum. Gerçek saygının vücut şeklinizle, fiziksel duruşunuzla, kelime seçiminizle, mimiklerinizle veya ses tonunuzla alakası marjinaldir. Kendine saygı duymakla başlayıp, başkalarına saygı duymaya doğru genişleyerek akar. Empatidir. Empati – kendini başkasının yerine koymak – özelliği olmayan biri gerçek saygı duyamaz. Sınırsızdır. Kullanıldıkça azalmaz. Sevgi gibidir. Hatta sevginin ikiz kardeşidir. Genelde sevgi dedikten sonra aklımıza ilk gelen kavram olması bundandır. Korkudan değil, sevgiden doğduğunda gerçektir. Korkudan doğan stratejik, sevgiden doğan saygı ise hakiki ve samimidir. Karşılık beklenmeden hissedilendir.

Küçüklerin sevilip büyüklerin sayıldığı bir denklemden samimi bir saygı doğmaz. Küçükler büyükleri sevebildiği kadar, büyükler de küçüklere saygı duyabilmelidir. Saygı otoriteyle alakalı bir kavram olamaz. Otorite zorlayıcıdır. Zorla saygı duymaz, duyarmış gibi yapabilirsiniz. Oysa samimi olmayan saygı, doğası gereği sahtedir ve kelimenin içini boşaltır. Formel hale getirilen – şeklileştirilen – saygı kavramı, oksimorondur. Saygı formel olamaz. Sevgi gibi, ne zaman hissedeceğiniz değişir. Aşk gibi, sizi ne zaman vuracağı belli olmaz. Kuralı kaidesi yoktur. Zarafetle, kibarlıkla, edeple, alçakgönüllülükle, düzgünlükle, hazımla ve dürüstlükle doğrudan alakalıdır. Saygı tabu değildir. Tabulaştırmak değildir. Eleştirilmez kılmak değildir. Kırmızıçizgi çekmek değildir. Yargılamak değildir. Beklenti değildir. Ummaktır, hak etmektir, umut etmektir. Zorlamak değildir.

Saygı değerlerle alakalıdır. Evrensel olarak saygı duyulacak maddi ve fiziksel hiçbir şey yoktur.

Yorum bırakın