İyi olan güçlensin ki, yaşam kolaylaşsın.  Eskiye dönmek mümkün değil.!

İnsanların önceki yaşam şekline dönmeleri mümkün değil.  Toplumsal yaşam  bunun ortamını bir anlamda yok etmiş.. İnsan iyi olanı fark ettiği zaman onun güçlenmesi için çaba harcamaya başlar.  Ve  yeni olanı güçlendirmeye çalışır. Çünkü, yeni olan doğal olarak yenileri gündeme getirecektir. Yeni bir ortam  geliştikçe, birçok konu da ister istemez değişime ayak uyduracaktır.. Hani, insan yürüdükçe ya da tepeleri aştıkça başka yerleri gördüğü gibi   

Evet, değişimin sadece teknik veya bazı konularla sınırlı kalmadığını, günlük yaşamın her alanında etkili olduğunu  görüyoruz, duyuyoruz.. biliyoruz. Böylesi bir gelişmeyi toplumun yararına kullanmayı amaç edinerek hareket etmek temel görev olmalıdır.   Burda önemli olan şudur; toplumsal yaşamın kolay olması için neye ihtiyaç olduğu BİLİNCE çıkarılması gerekiyor.

 Aksi takdirde  başka kesimler gelişmenin yönünü farklı yorumlayarak insanları yanlış yönlendire bilirler.   Artniyetli kesimler  böyle bir ortamı çıkarları için kullanacakları gibi, iyi niyetli hareket edenler –ki çoğu zaman bu kesimin verdiği zarar  etkili oluyor-   de bilgi yetersizliğinden dolayı  böylesi bir ortamı    gerektiği şekilde değerlendirmede yetersiz kalıyorlar..

Bilindiği gibi, 1938 e kadar Kuzey Kürdistan’da kendilerini (var olan durumu) koruma amaçlı mücadele  aralıksız devam etmiştir. Fakat, Barzan bölgesinde yapıldığı gibi etkin olan bölgelerde “resmi” bir yönetim etrafında ortak hareket edip bir yaşam şeklini geliştiremediler.. Kısaca döneme uygun hareket edildiği söylenemez. Diğer devletlerin Türkiye devletine destek verecekleri bilinmediği için, buna uygun bir düşünce de geliştiremediler.. Osmanlı döneminde birçok ülkenin/toplumun devlet olmasını dikkate alarak, Kürdistanın da kolaylıkla devlet olacağını düşündüler. Bir anlamda eskiyi dikkate alarak hareket ettiler..

Yukarda da belirtmeye çalıştığım gibi ne Türkiye Osmanlıdır, ne de toplum o dönemi yaşıyor. Evet, imkanlar ve düşünce şekli değiştiği gibi, devletler de özellikle bölge özgülünde eskisi gibi hareket etmedikleri bilinmiyordu. Döneme uygun hareket edilmesi için, geçmişin/tarihin iyi bilinmesi zorunlu olduğu birkez daha ispatlanıyordu.. Sözkonusu dönemden sonra, Kürdistani bilincin gerektiği şekilde gelişmediğini belirteyim. 

Evet.! Özellike   1992 de Kürdistan Parlentosu’ nun açılmasıyla birlikte, geçmişe yönelik değerlendirmeler yavaş yavaş gündem olmaya başladı.. Bu gelişmenin ilerlemesiyle  bilgi birikiminin sağlanması insanlarda geriye dönmenin imkansız olduğunu ortaya çıkardı.. Yapılan bütün çalışmalar Kürdistan davasına yararı olup-olmadığı artık temel ölçü oldu.

Herhangi bir gelişme olduğunda, ya da bilinen düşüncelerin tersine birşeyler söylendiğinde.. ülke yararı dikkate alınarak hareket edilmeye başlandı. Yetişen nesil 80 öncesi gibi, gereksiz/yanlış düşüncelerle tanışmadan önce Kürdistanla tanışıyor. Medyada Kürdistanın varlığı yaşamın bir parçası olduğunu görüyor..vs.

Evet, arada eski alışkanlık ve düşünceler hepten yok olduğu söylenemez.  Ama, o türden düşüncelere sahip olanlar bile, Kürdistan/ülke yararına sözkonusu düşünceleri benimsediklerini söylemek zorunda kalıyorlar.. Yani kötü düşünce sahipleri de eskisi gibi Kürdistan düşmanlığı yapmanın kendilerine fayda sağlmayacağını biliyorlar. Bundan dolayı da döneme uygun hareket etmenin gereklerine kafa yoruyorlar..

Ara-sıra bu türden düşüncelere sahip olanları misyoner olarak tanıtmamızın sebi de budur. Çünkü, toplumda yer edinmek için kimsenin eskisi gibi hareket etmeyeceği artık kaçınılmaz oluyor.. 

Uzatmadan; Kürdistanın devlet olma isteği gün geçtikçe  güçleniyor. Ve dikkat edilirse atılan her adım devlet olmaya uygun oluyor. Yani, bir adım, peşinde başka adımların atılmasını gerekli hale getiriyor.. Devletlerle olan ilişkiler, Bayrağın ülkeler arasında resmen tanınması, ülkeye yapılan ziyeretler.. gibi gelişmeler bunun örnekleri oluyor.

1992 de Kürdistan Parlementosu’nda yapılan konuşma ve gündemler ile bugünkü durum kıyaslanırsa durum kolay anlaşılacaktır.. Evet, bunun etkisi diğer bölgelerde de görülmektedir.

Örnek; Kuzey Kürdistan ve Türkiyede herhangi bir kanun veya konu gündem olduğunda dikkatler Kürdistana/Kürdçeye çekiliyor.. Keza Batı/Rojava Kürdistanın da durum farklı değildir..  Evet, en genel anlamıyla, eskiye dönmenin mümkün olmadığı artık bilinmektedir..

Tekçi düşünce sahibi ırkçılar bile, zor durumda kaldıklarında güne ayak uydurarak Kürd/istan tanımını yapmakta çekinmiyorlar. Çünkü,   onların sahip çıktığı  devlet/ler de eskisi  gibi hareket etmedikleri görülüyor.       

Yorum bırakın