16.3.1988. Kürdistanın Devlet olmasını istemeyenler, Halepçeyi Anmaları “Adettendir“,  insanlık Suçu Olarak Gördüklerinden Değil.!

Kürdistanın devlet olmasını istemeyenler Halepçe* katliamında Saddam’ın askeri veya sivil güçleri oldukları gibi, bugünde aynı şekilde devam etmektedirler.

Bir örnek;

YNK çetesi ve İran’ın ortak projesi ve Saddam’da bu bahaneyle katliamı yaptı..vs dediğimizde elimizde bu belge yoktu ama, Kürdistan düşmanı bu çetenin  her türden kötülüğe aday olduğunu biliyoruz. Uzatmadan;

“YNK liderliğinin eski üyesi Şeyh Mihemed Sergelûyî:

YNK üzerindeki baskıyı azaltmak için Pasdar’ı Helepçe’ye getirdik ama felaket Halepçe halkının başına geldi.

Pasdar’ı Helepçe’ye getirmeseydik İran’la ilişkilerimiz bozulurdu.

Saddam bir mektup göndererek, İran’ı getirirseniz sizi kimyasal silahlarla vururuz dedi. Mam Celal Talabani, Saddam’ın yalan söylediğini, Irak’ın kimyasal silaha sahip olmadığını söyledi.

Irak-İran savaşında YNK savaşı Kürdistan’dan uzak tutmak yerine savaşı Kürdistan’a taşıdı. “(Dilovan Ali) https://twitter.com/_DlovanAli/status/1769098900810449180

Şunun bilinmesi lazım ki; Devlet olmamıza  karşı çıkanlar, Kürdistanı ayrı bir toplum olarak görmeyen tekçi kemalistlerlerdir.. Dünden bugüne Saddam ve destekçileri olan laik, müslüman, sosyalistler..vb medeni çevreler, işledikleri suçları hafifletmek için Kürdistanın devletleşmesi gerektigini hayatın her alanında savunmaları şarttır..

Unutulmasın.! Mevcut durumun degişmesini istmedigin zaman yapılan katliamları onayladığın gibi, gelecekte de katliamların olmasına zemin hazirlıyorsun demektir.

Yanan evi söndürmek için çaba sarfetmiyorsan, yangına benzin dökmüş oluyorsun..

Yabancı düşüncelerin ülkeye zararı olduğu gibi, bundan hareketle çok canın yandığını da unutmayalım. Geçmişten ders alalım ki, bize yararı olmayan düşüncelerin terk edilmesi için, öğrenmenin de gerekli olduğunu fark edelim.. 

Bilgi birikimi sağlanmadığı sürece ezber düşünceler dokunulmaz/kutsal sayılır, onların esiri oluruz. Bu durumun en fazla sahibine zararı olduğunu da fark edemiyoruz.. Sevdiklerimiz bundan zarar gördüğünü düşünemiyoruz, ya da çeşitli bahaneler ileri sürerek bunun doğal olduğunu belirtiyoruz..vs.

Sadece Kürdistanın değil, aynı zamanda tüm ulusların düşmanı olan Lenin ve sosyalist yönetimin ulusların kurtulşu hakkındaki düşüncesi aşağda belirtilmiş.. Devamla 16 Mart 1921 de Moskova Anlaşması ile ülkemizin 2. Defa bölünmesine Lenin’in başkanlık yaptığı unutulmasın.!

Kuzey Kürdistanlı örgütlerinde bu yönetime/insana hayran olduklarını, bu ülkenin temsilciliğini yaparak, kendi toplumuna düşman olduklarını, bu ideolojiyi savundukları için, çok kan döktüklerini belirteyim.. Ne yazık ki sözkonusu çevre/ler bu kötü düşüncelerden vazgeçmiş değl.!

 Uzatmadan ve birebir tanık olduğum konuya geleyim. Önce bir hatırlatma yapalım.

“Ulusların kaderlerini tayin hakkının yanı sıra bir de işçi sınıfının kendi iktidarını pekiştirme hakkı olduğu ve kendi kaderini tayin hakkının bu ikincisine tabi olduğu unutulmamalıdır. Kendi kaderini tayin hakkının bir başka hakla, daha yüce bir hakla, yani iktidara gelmiş olan işçi sınıfının iktidarını pekiştirme hakkıyla çatıştığı durumlar vardır.

Bu gibi durumlarda, açıkça söylemek gerekir ki, kendi kaderini tayin hakkı işçi sınıfının sahip olduğu diktatörlük hakkını gerçekleştirme hakkının önünde bir engel haline gelemez, gelmemelidir. Birincisi ikincisine boyun eğmelidir.” (Bolşevik Partisi’nin Nisan 1923 tarihli 12. Kongresi’ne Stalin tarafından sunulan Merkez Komitesi raporundan. Aktaran: Ahmet Kardam, s. 133.)

Yukarda belirttiğim yabancı düşüncenin etkisiyle, ülkeye düşman olan akımları savunduk, onların uyguladığı zulmü göremez olduk, ya da zulmü uygulayanlara destek olduk.. Bu düşünceden hareketle yakın zamanda sosyalistlerin uygulamaları ve  duruşları da hatırlanmalı.!

( sosyalist hayranlığı ve şekillenmenin etkileri..  Evet, adeta konuya ek gibi oluyor).

 “..Helepçe* katliamından sonra,

1988’de Birleşmiş Milletler’de, Saddam’a karşı yaptırım tasarısı görüşülürken, tasarıya red oyu veren 3 ülke vardı.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), Çin Halk Cumhuriyeti ve CASTRO’nun KUBA’sı…„

___

Hatırlatalım. İrak-Irak savaşının son yılında Halepçe bombalanır.

Saddam kaybettiği maddi ve manevi gücü sağlamak için bu sefer kuveyte saldırır. Amerikanın kayıtsız şartsız çekil şartına uyup ateşkes ilan eden Irak’a 28 şubat 1991 yılında birleşmiş milletler 12 madde sunar.

Yapılan oylamada sovyetler birliği pasiftir. Küba ırak lehine veto eder.

Çin daimi üye olarak çekimser kalır.

Geçici üyelerden hindistan ve yemende çekimser kalır. Ama Amerikanın baskısı sonucu ırak tüm maddeleri kabul eder.

Kısaca burda da sosyalistler Saddamın destekçileri çıktı.. (Bilindiği gibi, Saddam 182 bin insanın katledilmesinde sorumludur.!)

Birleşmis milletler kararları

2 mart 1991 tarihinde 686 sayılı karar ile ateşkes sartları Iraka kabul ettirilir. Küba’nın red oyuna rağmen…

*Halepçe katliamı olduğunda Sosyalist Sovyetler; bunun yalan olduğunu, emperyalistlerin Saddam yönetimine düşmanlığından kaynaklandığını.. belirterek, katilin yanında olduğunu belirtmişti.. Ve bu dönemde ülkedeki sosyalistler de hala bu ülkeyi savunup, Güney Kürdistanda yürütülen insanlık mücadelesine düşmanlık yapıyorlardı.. Geçelim.

(Halepçe katliamı olduğunda sadece Tel Aviv’de protesto gösterileri yapıldığını da İ. Beşikçi’ den okumuştum. Bu arada solcu ve müslümanların İsrail düşmanlığı da bir tarafa not edilmeli.!).

Yakın tarihte Fidel Kastro öldüğünde sosyalistlerin onu anması ve övgüler dizmesi de unutulmasın.. Not; Bugün Kürdistan Federe Yönetimi‘ ne yapılan düşmanlığın sebebi de söz konusu yabancı düşüncelerden kaynaklandığını belirteyim..

Yorum bırakın